SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SUNNE BAHSİ

<< 4688 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُرَّةَ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَرْبَعٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ فَهُوَ مُنَافِقٌ خَالِصٌ وَمَنْ كَانَتْ فِيهِ خَلَّةٌ مِنْهُنَّ كَانَ فِيهِ خَلَّةٌ مِنْ نِفَاقٍ حَتَّى يَدَعَهَا إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ وَإِذَا عَاهَدَ غَدَرَ وَإِذَا خَاصَمَ فَجَرَ

 

Abdullah b. Amr'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurmuştur;

 

"(Şu) dört şey kimde bulunursa o (kimse) arı duru münafıktır.

 

Kimde de bunlardan bir nesne varsa onu bırakincaya kadar kendisinde münafıklıktan huy var demektir:

 

1- Konuşunca yalan söylemek

2- Verilen sözü tutmamak

3- Va'dinden dönmek

4- Ara açılınca (eski dostunun hakkında) fena sözler sarf etmektir.

 

 

İzah:

Buhari. iman; mezâlim; cizye; Tirmizi, iman; Nesâi. iman, Ahmed b. Hanbel II. 189. I98, 200.

 

Hadis-i şerif, sözü geçen dört huydan biri, kimde bulunursa, o kimsenin, bir tane nifak alameti taşıdığına dördünü birden haiz olanın ise münafık sayılabileceğine delalet ediyor. Zahirine bakılırsa bu hasletlerin dördü de kendisinde bulunan bir kimse müslüman bile olsa münafık sayılmak icabeder. Halbuki bunların bir tanesi olsun kendisinde bulunmayan müslüman azdır.

 

Bu sebeple, ulema hadisin manasında ihtilaf etmişlerdir. İmam-ı NevevFnin açıklamasına göre ulemanın ekserisi ve müdekkık ilim adamları şöyle açıklamışlardır: Bu hasletler, münafıkların hasletleridir. Bina­enaleyh, bunlardan biri ile vasıflanan bir müslüman onlara benzedi­ği için kendisine mecazen münafık denmiştir. Çünkü nifak, içindekinin aksini meydana çıkarmaktır. Bu hal sözü geçen huyların sahibinde de var­dır. Yalnız onun nifakı kendisi ile konuşan ondan va'd alan, ona emniyet eden ve kavgaya girişen kimse hakkındadır. Yoksa İslamda münafık sa­yılan, içi kafir dışı müslüman olan kimselerden değildir.[Bk. Davudoğlu A.Selamet Yollan, IV. 389.]

 

Münafık lafzı, nifaktan alınmıştır. İbn Side'nin beyanına göre, nifak, bir vecihten İslama girip, bir vecihten çıkmaktır. Bu kelime "Nafikatü'l-yerbu= Ova sıçanının deliği" tabirinden alınmıştır. Ova sıçanının yer al­tında iki deliği olurmuş, Bunların biri yeryüzüne tamamıyla açık, diğeri kapalı fakat kafasıyla vurunca açılıverecek kadar bulımurmuş. Bu deliğe "nafikaa" denilirmiş. Hayvan onu daima gizler; ötekinden girip çıkarmış. Avcı "kaasia" denilen açık deliğe gelirse, o nafikayı açarak kaçarmış. İş­te ova sıçanı nasıl naafikayı gizleyip, kaasıayı meydanda tutarsa münafığa da küfürünü gizleyip imanını gösterdiğinden, yahut şeriatın bir kapısın­dan girip öteki kapısından çıktığından kendisine bu isim verilmiştir.

 

Bazıları münafık kelimesinin "Nefak"dan alındığını söylerler. Nefak yer altındaki kanal (tünel) demektir. Böyle bir kanalın sahibi onda nasıl gizlenirse münafık ta İslam perdesi arkasında gizlendiği için ona bu isim

 

verilmiştir.

 

Hasılı münafık başkalarına içindekinin aksini gösteren kimsedir. Istı­lahta münafık içinden kâfir olup dışından müslüman görünen kimse­dir. Eğer bu renkli görünüş iman hususunda ise nifakı küfürdür. İman hu­susunda değilse amel nifakıdır. Bunda fiil ve terk dahildir. Bugün zmdikı da aynı şekilde izah ediyorlar. İmam-ı Malik'ten rivayet olunduğuna göre Nebi (s.a.v.) devrindeki nifak bugünkü zındıklıktır.

 

Nifakın hakikatini anlayabilmek için onun taksimatını bilmek şöyle ki: Kalbin dört hali vardır:

 

1-  Delile dayanan mutlak itikad. Bu ilimdir.

 

2-  Delile dayanmayan mutlak i'tikad, Mukallidin itikadı gibi.

 

3- Gayr-i mutabık itikad (Gerçekle ilgisi olmayan inanç).

 

4-  Kalbin itikaddan hâli oluşu Dilin ise üç hali vardır:

 

1-  İkrar

 

2-  İnkâr

 

3- Sükût

 

Bunların toplamından aşağıda sıralayacağımız oniki kısım meydana gelir:

 

1- Kalble bilerek dille ikrar. Eğer bu ikrarı, sahibi kendi ihtiyarıyla ya­parsa o kimse hakiki mirinindir. Cebren yaparsa zahire göre kafirdir.

 

2- Kalble bilerek, dille inkar. Bu inkar cebri ise sahbi müslüman, İhti­yarî olursa kafir-i muaniddir.

 

3-  Kalble bilgi hasıl, fakat dille ikrar veya inkârdan hali olmak. Eğer bu sükût istikrahı ise o kimse hakiki mü'mindir, ihtiyari olarak susarsa ih­tilaflıdır. Mesela bir kimse Allah'ı delili ile bildikten sonra diliyle ikrara vakit bulumadan ansızın ölse. o kimse kesin olarak mü'mindir. Fakat Allah'ı delil ile bildikten sonra kendi ihtiyarı ile ikrar etmezse İmam Ga­zali onun da mü'min olduğunu söylemiştir.

 

4-  Mukallidin i'tıkadı ya ikrar ya inkar yahud da sükut ile olur. Şayet kendi ihtiyarıyla ikrarda bulunursa bu ikrar mukallidin imamdır ve bazı muhaliflere rağmen sahihtir.

 

5-  Eğer mukallidin ikrarı, izdirarî olursa, mesele birinci surete teferru eder. Orada böylesi için zahire göre kafirdir dediğimize göre; buradakine de münafık hükmünü vermek icabeder.

 

6-  Mukallidin sükut etmesi, ihtiyari ve izlırari hailenle aynen üçüncü kısım hükmündedir.

 

7-  Mukallid kalbden inkar eder de diliyle ikrarda bulunur, fakat bu ik­rarı cebri olursa kendisine münafık hükmü verilir.

 

8- Kalbden inkar ettiği halde, kendi ihtiyariyle ikrarda bulunursa buna küfr-i inadî derler ki, nifakın bir kısmıdır.

 

9- Hem kalbden hem de diliyle Allah'ın inkar eden kafir olur.

 

10- Kalbi hali olan bir kimse kendi ihtiyariyle ikrarda bulunursa küfür­den kurtulur. Mecburen ikrar ederse küfretmiş sayılmaz.

 

11-  Kalbi hali olup diliyle inkar eden kimsenin hükmü onuncu kısmın aksinedir.

 

12-  Hem kalbi hem dili hali bir kimse tetkik, te'emmül müddetini geçirmişse tekfiri vacib olur. Münafıklığına hükmedilmez.

 

Bu taksimden anlaşılır ki münafık dışı içine uymayan kimsedir.[Davudoğlu Ahmed, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi,  I. 313.]